Salı, Kasım 16, 2010

I never kissed someone else. - Başka birini hiç öpmedim.

"Demek iki tane kızın var. Adları ne peki?

" Gül ve Merve."

Beraber - Özgür ile Ben - Cihangir'de bir restoranda öğle yemeğini yiyorduk anlaştığımız gibi. Muhabbetimizin buraya nasıl geldiğini anlatmadan önce söylemeliyim ki çok tuhaf hissediyorum kendimi. Daha önce yaşadığım ya da ziyaret ettiğim şehirlerde birçok farklı ve ilginç insanla sohbet etmiş, hayat hikayelerini dinlemiş hatta çok yakın dostluklar kurduğum bile olmuştu. Ancak, bu Erzurumlu - Erzurum Türkiye'nin doğusunda oldukça sert kışları olan bir şehirmiş - taksi şöförü kadar konuşmaktan ve hayatı doyasıya yaşamaktan daha fazla zevk alan bir başka insanla o ana kadar hiç tanışmamış olduğumu farkettim. Üstelik o hayatını kızlarına adamış bir babaydı.

O anlık yaşadığım şokla gözlerine daha anlamlı ve sert bakmaya başladım. Bir taraftan da kulaklarım ağzından çıkan tek bir kelimeyi bile kaçırmamak için resmen savaş veriyordu. Zaten İngilizcesinin çok iyi olduğu söylenemezdi ama yine de onun gibi birinini azmedip kendini geliştirmiş olması çok takdire şayan bir durumdu.

Bu sohbet nasıl mı buralara kadar geldi? Gelin baştan alalım!

"On dakika geciktiniz, Özgür Bey!" dedi o bana ait olmayan ve arada gelip giden sevgili alaycı ses tonum. "Fikrini değitirmiş olabileceğini düşünüyordum ama beni yanılttın ve elbette şaşırttın."

"Aslında doğru düşünmüşsünüz." dedi benden kopyalamaya çalıştığı aptal ve tok ses tonuyla.

"İlk başta içimden bir ses gelmememi söyledi. Ancak, o içimdeki sese hayatım boyunca kulak vermedim ve hiçbir zaman da pişman olmadım." diye açıklama yaptı bir de üstüne sanki ben istemişim gibi.

"Normalde böyle şeyler yapmam ben bu arada." diye de ekledi ukala bir tavırla.

Bu tavrına bir anlam verememiştim. Ne zannediyordu ki kendini! Şimdi ona iyi davranmaya başladık diye bir anda fazla mı samimi olmuştu yoksa? Yo, hayır. Ne yazık ki bu kadar toleransım yok benim!

Ama varmış. Kıyıda köşede biraz tolerans kalmış; sabrın gölgesine sığınmış halde. Terslemedim onu, tuttum kendimi. Sadece son söylediği cümleden bir şey anlamadığım için sormak zahmetinde bulundum:

"Ne gibi şeyler yapmazsın, Özgür?"

"Bir erkekle öğlen yemeğine çıkmak falan..."

Ne demek istemişti şimdi bu? O an anlayamadım ve daha sonraları da o gün ne söylediğini hiç bir zaman anlamayacaktım da zaten. Benim için çok ters ve farklı bir cümleydi. Ne varmış canım yani iki adam beraber öğle yemeği yemişse?! Kim önemser ki böyle sıradan bir görüntüyü?

Önemsiyorlarmış meğerse. Öğreniyordum yavaş yavaş. Her şeyi anlattı bana teker teker. Nasıl olmuştu gelişi İstanbul'a, neler yaşamıştı, işleri, çocukları derken de zaten yavaş yavaş yazımın başındaki sohbete gelmiş olduk. Sohbetimiz şu şekilde devam etti:

"Adlarının herhangi bir anlamı var mı?" diye sordum, nedensizce.

"Gül bir çiçek adı - Rose - ama Merve'nin anlamını tam olarak bilemiyorum. Sanırım Kur'an'da geçiyormuş; annem koymuştu zaten ona adını."

"Anladım. Peki ya eşin? Onunla aran nasıl?

Bu soru onun yüzündeki memnun ifadeyi silip atmıştı. Yanlış bir şey sormuş olmanın korkusuyla hemen atıldım.

"Özür dilerim, canını sıkacak bir şey mi yaptım?"

Endişelenmiştim çünkü gözleri dolu dolu bakmaya başladı. Korkuyordum.

Evet bilmeden kalbindeki yarayı deşmiştim. Bilmeden acımasızın teki olmuştum. Eşini yaklaşık bir sene önce bir trafik kazasında kaybetmişti. Bilmiyordum ve bilmeden kalbini bir kez de ben kırdım.

Önce etrafına baktı, sonra tekrar gözlerini benim üzerimde kilitledi. Sertleşmiş elleriyle kirli sakal bürümüş yüzünü kaşıdı ve karşımdan hafifçe bana doğru eğildi. Daha iyi gibiydi.

"Sana bir sır vereyim mi?" dedi.

Hiç tereddüt etmeden, "Söyle." dedim.

"Ondan önce, ondan sonra...Ben başka birini hiç öpmedim." deyip masaya hafifçe vurdu ve kalkıp hızla yanımdan uzaklaştı. Hayatımda kendimi bu kadar kötü hissettiğim hiç bir an hatırlamıyorum.

Peki şimdi ne olacaktı? Bilmeden acıttığım bu can benden hep nefret mi edecekti? Onu kim bilir bir daha ne zaman görecektim!?

Gördüm. Çok da uzun sürmedi. Ertesi sabah otelin kapısında her zamanki saatte beni işe götürmek için bekliyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder